IQUITOS: AMAZONLAR’A GİRİŞ

2010 yılında çıktığımız Güney Amerika seyahatinin yazılarını aradan uzun zaman geçmiş olsa da tamamlamak istiyorum.. En son Lima‘yı anlatmıştım, bir sonraki durak Iquitos’tan  devam…

Lima’dayken iki seçeneğimiz vardı. Ya Ekvador’a geçip oradan Kolombiya’ya devam edecektik ya da Amazonlar’a girecektik. O dönemlerde Ekvador-Kolombiya arasındaki sınır geçişleri sorunluydu. Bizim gitmemizden bir süre önce sınırda bir otobüsü tarayıp turistleri kaçırmışlardı. Hal böyle olunca risk almak istemedik, Amazonlar’a girelim, dedik.

Lima Iquitos arasında karayolu yok. Ya uçuyorsunuz ya da Pucallpa’ya otobüsle gidip oradan tekneye biniyorsunuz. Biz tekne hakkımızı sonraya saklamak istediğimiz için Lima’dan Iquitos’a Latam ile uçtuk.

Iquitos sevimli bir şehir. Nehir kenarı kolonyal tarzdaki evlerle dolu. 19. yüzyıldaki kauçuk patlamasından burasının da nasibini aldığı hemen anlaşılıyor. Bizim ilgimizi ise nehrin içinde yer alan derme çatma evler çekiyor daha çok.

iquitos peru

Iquitos’a gitmekte iki amacımız vardı aslında. Amazon ormanının içine girecek bir tur yapmak (Brezilya’dan daha ucuz olacağı için) ve tekne ile Amazon’da ilerlemeye başlamak. Bir iki günümüzü hem şehri gezmeye hem de yeni lezzetler denemeye ayırdık. Açılışı muhteşem bir yengeçli pilavla yaptık.

Başka bir sefer ise timsah ve kaplumbağa yedik. Timsah eti daha önce de duyduğumuz gibi tavuğa benzer bir yapıda ve tatta. Oldukça güzel ve rahat yiyimliydi. Ne yazık ki aynısını kaplumbağa için söyleyemeyeceğim, lastik gibi bir kıvamı vardı. Tadından da bir şey anlamadık çünkü ağır baharatlı bir sosla hazırlamışlar, etin tadı anlaşılmıyordu.

kaplumbağa yemeğitimsah yemeğiVe tabi ceviche yemeden olmazdı….

cevicheŞehir içinde yürüyüş yaparken bir gün Mercado Belen’e gittik. Burada ızgarada tombik kurtların pişirildiğini gördük. Bir tane alıp denedik. Ben çok ufak bir parça yedim. Şekerli gibiydi tadı. Murat tüm şişi seve seve yedi. Aslında bazı yiyecekler zihnimizde çok korkunç imgelere sahip olsa da çok lezzetli çıkabiliyor. Seyahat ederken mümkün olduğunda alışkın olduğumuz lezzetlerin dışına çıkabilmek lazım.

kurt yenir miIquitos’la ilgili hatırladığım bir detay da kumarhaneler hakkında. Iquitos’ta kumarhaneye gittim bir iki kere. İçeride yemek olarak tavuk pilav servis ediyorlardı bedava olarak. Ben istemeyince garson kız oldukça şaşırmıştı zira kumarhane özellikle tavuk pilav için gelen fakir insanlarla doluydu. Yemeği almamak biraz absürd kaçmıştı.

Iquitos Amazon Turu

Amazonlar’a girdiğimiz tura bizle birlikte 2 rehber geldi. Tur Murat ve bana özeldi. O yüzden şurada biraz daha duralım, deme şansımız rahat rahat vardı. Önce nehrin geniş tarafında hızlı bir tekne ile ilerledik. Aşağıdaki tavuklu teknenin yanına park edip ormanın içine doğru ilerledik.
Geçtiğimiz yerlerdeki evlerin formatı aşağıdaki şekildeydi. Boş dört duvar ve hamaklar. Köylerde okul yok ama illa ki kilise yapılmış. Avrupalılar kauçuk döneminde geldiklerinde boş durmayıp yerlileri Hristiyanlaştırmak için çalışmalar yapmışlar tabi.

amazon ormanlarında evKöylerden biraz ilerledikten sonra nehrin ince bir koluna gelip aşağıdaki kayıklara atladık. Bir rehber önümüzde bir rehber arkamızda, kahverengi sularda ilerlemeye başladık. Bu arada rehber gördüğümüz bitki ve hayvanları bize tanıttı.

Biraz ilerledikten sonra tekneyi park edip orman içinde yürümeye başladık. Yer gök yeşil oldu. Rehberlerden biri elinde dev, kılıca benzer bir bıçakla otları yara yara bize yol açıyordu. Ben zaten böceklerden delice korkan biriyim, o yeşilliklere bastıkça üç buçuk attım. 🙂 İşte gördüklerimizden bazıları,

Dev bir ağaç kökü. Kökü bu kadar olan ağacın kendisi ne kadardı düşünün!!

amazon ormanları

Bir ağaç dalındaki karınca yuvası.

Sarmaşıklarda Tarzancılık oynayan bir Murat.

Enteresan şeylerden biri de rehberin bir ağaç kökünü kesip bize oradan ağacın içindeki suyu içirmesi oldu. Aslında saf su ama bazı mide rahatsızlıklarına iyi geliyormuş. Zaten Amazonlar’daki bitkilerle yüzlerce ilaç yapılıyor. Iquitos halkı da bu bitkileri doğal ilaç olarak kullanıyormuş.

Ormanda biraz yürüdükten sonra tekrar kayığa atlayıp yerli bir ailenin evinde mola verdik. Her ne kadar sazlardan yapılma eteklerle, yüzlerinde boyalarla geziyor olsalar da gerçek hayatlarının bu şekilde olduğuna inanmadık pek, bize daha çok turistik bir şov gibi geldi. Burada uzun çubuklardan iğne fırlatmayı öğrendik 🙂 Aile para istemiyor ama sattıları takılardan almanızı bekliyor, biz de karşı koyamadık. Ufak tefek bir iki kolye vs alıp yola devam ettik.

amazon yerlileri

Piranha Avı

Sıra geldi piranha avlamaya. Bir kaç çeşit piranha avladık. Türüne göre bazıları diğerlerinden daha yırtıcı oluyormuş. Tuttuğumuz piranhalardan birini kesip yem olarak kullanmaya devam ettik. Piranha enteresan balık, sudan çıktığında bile uzun süre ölmüyor. Yani oh karaya aldım, beni ısırmaz, diyemiyorsunuz. Her an parmağı kıtlatabiliyor.

Bu kadar küçük balık nasıl öldürücü olur merak ediyorsanız söyleyeyim, işin sırrı sürüler halinde gezmelerinde. Tabi aslında Türk halkı olarak özellikle de 90’lı yılları yaşamış bireyler olarak bu detayı hepimiz biliyoruz çünkü mütemadiyen televizyonda piranhalı korku filmleri oynuyordu bir dönem. 🙂

Daha sonra Amazonlar’da yaşayan Arapaima adlı balıkların ve timsahların olduğu bir çiftliğe gittik. Boyları 2-3 metreye çıkan bu balıklar oldukça yırtıcı aslında. Rehber beslememize izin vermiyor. Daha önceki seferlerden birinde bu balıkları beslemeye çalışan bir turistin kolunu kapmışlar çünkü.

Aşağıdaki nilüferler de aynı yerden. Victoria Amazonica adındaki bu çiçekler yeteri kadar büyüdüğünde üstünde bir kaç kişi birden taşıyabiliyormuş.

Monkey Island

Son durağımız ise Monkey Island oldu. Burası hem doğal ortam hem de hafif bir hayvanat bahçesi gibi bir yerdi. Hayvanların hepsi açık alanda takılıyordu ama insanlara oldukça alışmışlar… Yani aslında şimdi düşününce dolaylı yoldan hayvan istismarının olduğu bir yerdi.. Aksi taktirde boynumuza anaconda yavrusu dolayıp elimize timsah yavrusu almamız mümkün olmazdı. Şimdiki aklımla buraya gitmek ister miydim bilmiyorum.

Monkey Island’a yanaşırken rehberimiz maymunlar size gelip üstünüze çıkarsa panik yapmayın, bağırmayın, bağırırsanız ısırırlar, dedi. Tekneden kayara adım atmamızla birlikte 3 tane maymun bize doğru koşmaya başladı ve hop bir tanesi tepeme tırmandı. Adayı başımda bir maymunla gezdim. Boynuma kuyruğunu dolayıp sallanmasa iyiydi, boğuluyordum 🙂

Burada başka neler mi yaptık? Toucan kuşları ile aşk yaşadık, Elmyra misali tembel hayvanlara sarıldık.

Bir de aşağıdaki resimdeki minnak arkadaşla oynadık. Elindeki mandalinden hallice, mini minnacık bir şeydi. Arkadaşları ile birlikte çantalarımızı karıştırıp yiyecek çaldılar.

Iquitos’ta orman içinde bir günde bir sürü hayvanla tanışıp bir dolu macera yaşadık. Hayatta bir kere yaşayabileceğimiz enteresan bir deneyim oldu.

Gülen

“IQUITOS: AMAZONLAR’A GİRİŞ” üzerine bir yorum

YORUMUNUZU BİZLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?