Uruguay şarapları Arjantin veya Şili şarapları kadar ünlü olmasa da oldukça kaliteli. Ünlenmemesinin sebebi olarak üreticilerin küçük aile işletmeleri olması gösteriliyor. Bir iki büyük işletmeninkiler haricinde Uruguay dışında Uruguay şarabı bulmak mümkün değil. Hatta bazı şaraplar sadece üretildiği şehirde ve Uruguay’daki restoranlarda satılıyor, marketlerde bulamıyorsunuz. Biz de bu ufak işletmelerin bazılarını yerinde ziyaret etmek üzere Carmelo’ya gittik.
Konteynerda Konaklama
Konaklama için internette otel ararken La Practica diye bir yere denk geldik. Kocaman bir bahçe içindeki 3 konteyneri günlük olarak kiralıyorlar. Uruguay’da konteynerdan yapılan evlerde yaşayan çok insan var. Hatta bir arkadaşımız bir kaç ay önce konteynerda yaşamaya başladı. Ziyarete gittiğimizde evin içinin inanılmaz kullanışlı olduğunu gördük.. Neyse, o zamandan beri konteyner konusu sık sık açılıyordu. Kiralayacak bir yer bulunca da hemen rezervasyon yaptırdık.
Şansımıza orada kaldığımız sürece sadece biz vardık, kocaman bahçe bize kaldı. Mekanın sahipleri ile sohbet ettik, köpeklerini sevdik, bahçelerinden taze soğan, sarımsak çaldık, mangal yaktık, bolca şarap içip yıldızların, sessizliğin tadını çıkardık.
Kaldığımız yer şehrin 5 km kadar dışındaydı. Ulaşımımızı verdikleri bisikletlerle karşıladık. Hayatımda kullandığım en kötü bisikletti diyebilirim, Laos’takilerden bile beter ama bu bizi yıldırmadı. Bol bol tur yaptık.
Carmelo’da Şarap Tadımı ve El Legado
Yıllar önce Arjantin’in şarap başkenti Mendoza‘da bike&wine turu yapmış, bisikletlerimizle aynı gün içinde 5-6 şaraphane gezmiş, gün sonunda sallana sallana bisikletlerimizi teslim etmiştik. Her gittiğimiz yerde 3-5 çeşit şarap denesek de her birinden bir kaç yudum servis ettikleri için pek çok yere uğramıştık. Carmelo’da işler başkaymış meğer. Günde ancak bir yerde tadım yapabiliyorsunuz, şarap tadarken doyuyorsunuz çünkü!!!
İki gün şarap tadımı yapabildik. Aslında 7-8 tane işletme var. Favorimiz El Legado oldu. İşletmenin sahibi Bernardo bize hem bahçeyi ve üretim tesisini gezdirdi hem de işletmenin tarihi ve üretim sürecini anlattı. Mekanın tarihi 1968 yılına dayanıyor. O zaman babaları işletiyormuş. Sonra babanın vefatıyla arsanın bir kısmını satıp bir kısmını da başka üreticilere kiraya vermişler. 2007 yılında ise El Legado adıyla küllerinden yeniden doğmuş.
Bahçe aşırı düzenliydi. Üzümlerin bir kısmı bizdeki gibi dikilmişken bir kısmı tek tek birbirinden bağımsız direklere bağlanacak şekilde dikilmiş. Bu yöntem California ve İtalya’da uygulanıyormuş. Bu sayede aynı kökten daha az ama daha tatlı üzüm çıkıyormuş. Şaraplarının lezzetinin sırrı da burada yatıyor işte. Bir de her üzüm sırasının başına gül ekmişler. Meğer güller ve üzümler aynı hastalıklardan muzdarip olurmuş. Güller burada alarm görevi yapıyormuş. Önce güller, 2-3 gün sonra da üzümler hastalanırmış. Güllerde hastalık görünce hemen üzümlere müdahale edildiği için üzümlere hastalık bulaşmasını engelleyebilmişler bu şekilde.
Şimdilerde sadece 3 çeşit şarap üretiyorlar. Birisi Uruguay’ın milli üzümünden yapılan Tannat, biri Syrah bir diğeri de tannat ve syrah üzümlerinden hazırlanan 1 yıl beklemiş şarapların karışımının bir yıl daha meşe fıçıda bekletilmesi ile üretilen Gran Reserva.
Gelelim tadıma.. Şansımıza kış olmasına rağmen hava son derece sıcaktı ve bahçede güneş altında oturmak yerine içeriyi tercih ettik. İyi ki de öyle yapmışız. Bir kır evinin salonunda gibiydik. Tadım için önce masaya bir “picada”tabağı geliyor. Bu tabakta çeşitli peynirler, salam, jambon, fıstık vs oluyor. Sonra tadıma başlanıyor. Ama tadım her şaraptan 1-2 yudum alarak yapılmıyor. Sanki restorana gelmişsiniz gibi porsiyon şeklinde şarap servisi yapılıyor, bir de üstüne aynı şarapla mı devam etmek isteriz, yoksa başka şaraba geçmek mi isteriz diye soruyorlar…
Gran Reserva tadımını ise fıçısından şırıngamsı bir aletle kendimiz çekerek yaptık 🙂 Tadım keyfini dört mevsim yaşamak mümkün. Hasat zamanında gidilirse şarap üretiminin bütün aşamaları görülebilir. Bu da Şubat sonuna denk geliyor.
Carmelo Şehir Merkezinde Gezilecek Yerler
Şarap kısmı bu kadar. Gelelim gezdiğimiz yerlere. Tüm gezimizi bisikletle yaptık. Bir günümüzü şehir merkezinde geçirdik. Merkez çok küçük. Meydanda büyükçe bir kilise var. İçeride Katolik kiliselerinden alıştığımız dev İsa figürleri yoktu ve aydınlatması da çok güzeldi. Biz çok beğendik.
Kiliseden sonra şehrin girişindeki kırmızı köprüye gittik. Burası 1900’lü yılların başında Almanlar tarafından yapılmış. Altından yüksek bir tekne geçeceği zaman köprü yatay şekilde çevriliyor. Bu yüzden de “dönen köprü” diyorlarmış.
Köprüyü geçince Playa Sere’ye ulaşılıyor. Burası güneş batışına doğru yerel halkın akın ettiği bir yer. Uruguay’da güneş batışını izlemek önemlidir. Her gün izler, her gün fotoğraf çekerler 🙂
Playa Zagarzuzu, Punta Gorda ve Nueva Palmira
Bir günümüzü de bisikletlerle şehir dışına giderek geçirdik. Farkına varmadan 55km sürmüşüz. Normalde alışkın olduğumuz bir mesafe ama kötü bisikletlerle zorladı bizi. İlk durağımız Playa Zagarzuzu oldu. Burası bizi baya şaşırttı. Güneydoğu Asya’daki bazı plajlar gibi bembeyaz kumu var. Farkı şu ki, okyanus veya deniz kenarında değil, nehir kenarında!
İkinci durağımız Punta Gorda oldu. Burası Uruguay Nehri’nin başlangıcı kabul edilen 0 km noktası. Punta Gorda’nın bir özelliği daha varmış, bunu sonradan öğrendim. Darwin burada araştırmalar yapmış. Fosil örnekleri toplamış burada. Hatta falezden nehre inen bir yerde farklı toprak katmanlarının görülebildiği Darwin Merdiveni varmış.
Son durağımız da Nueva Palmira oldu. Burada yemek molası vermekten başka bir şey yapmadık pek. Fiyatlar büyük şehirlerden uzaklaşınca inanılmaz değişiyor. Montevideo veya Maldonado’da 300 peso civarlarında ödediğimiz chivitolar Nueva Palmira’da 180 pesoya indi!!
Bol yeme içmeli ama bisiklet sürerek kalorileri yakmalı günlerden sonra Carmelo’dan ayrıldık, Colonia del Sacramento’ya yola çıktık.