Temmuz 2010
Uzuuun yıllardır kurduğumuz bir hayale ulaşmanın dayanılmaz sevinci… Machu Picchu’yu görmek. Belki de Güney Amerika seyahatine çıkmaya karar vermemizde etkili olan şeylerden biri… İşte bu da mutluluğun fotoğrafı…
Machu Picchu, Cusco şehrine yakın yer alıyor. Bu yüzden biz de önce Cusco’ya gittik. Giderken And Dağları’nın harika manzaralarına tanık olduk.
Şehir tam olarak turistik bir yer olmuş. Gezip görebileceğiniz bir kaç tane katedral ve yerel pazarlar var. Ama herkesin aklında tek şey var.. Antik bir kent.
Satıcılar pazarda yerel kıyafetlerle dolaşıyorlar.
Machu Picchu’ya bir kaç şekilde gidebiliyorsunuz. Bunların en ünlüsü Inca Trail denen rotadan yürüyerek bir kaç günde gitmek fakat Inca Trail’e her sene belli sayıda insan alınıyor ve bunun organizasyonunu da bir kaç ay önceden yapmak gerekiyor.
Biz Cusco’dan trenle Aguas Calientes’e gittik. Machu Picchu burada zaten. Tren yolculuğu da muhteşem manzaralar vadediyor.
İşin kötü tarafı yerli halk arkada, kötü bir vagonda seyahat ediyor ve Inca Trail’i yapacak turistlerin eşyalarını taşıyorlar. Bir yandan adamların geçim kapısı ama bir yandan da insanın içi eziliyor.
Bu kadar girizgahtan sonra gelelim Machu Picchu’ya. Aguas Calientes’e varır varmaz gidip biletimizi aldık. Eğer büyülü Machu Picchu fotoğrafları çekmek istiyorsanız ve fotoğraflarınızda bir milyon tane insan olmasın istiyorsanız sabah biletimi alayım, sonra gideyim dememek gerekiyor. O kadar muhteşem bir yeri görmek biraz da eziyet istiyor.
Machu Picchu’nun içinde Wayna Picchu adında, Machu Picchu ‘yu kuş bakışı görebileceğiniz bir tepe var. Bu tepeye günde sadece 400 kişiyi alıyorlar. 200 kişi sabah, 200 kişi öğleden sonra çıkabiliyor. Machu Picchu ‘yu gezen binlerce insan arasından 400’e girmek istiyorsanız ya gecenin bir yarısı trekking yaparak Machu Picchu ‘ya tırmanacaksınız ya da yukarıya çıkan ilk minibüslerde yer almaya çalışacaksınız. Biz minibüsle gitmek istediğimiz için gece 03:00’te sıraya girdik 05:00’te kalkacak minibüsler için. Yukarı çıktığımızda şöyle bir sıra vardı ama başarıya ulaşmıştık. Wayna Picchu’ya çıkış için gerekli damgaları alabilmiştik.
Kapılar açılır açılmaz içeriye girebilmiş olmanın getirdiği bir güzellik de yukarıda bahsettiğim gibi hem kimsenin bozmadığı hem de bulutların sindiği fotoğraflar çekebilmek.
Wayna Picchu yukarıdaki fotoğraflarda kalıntıların arkasında gördüğünüz dimdik tepe. İsminin anlamı “genç zirve”. Burası için biletinizi damgalarken sabah mı öğleden sonra mı çıkmak istediğinizi soruyorlar. Tavsiyem sabah çıkmanız çünkü sabah çıkanların bir kısmı doyamadığı için aşağı inmeyip öğleden sonraya da kalıyor, bu da daha fazla kalabalığa sebep oluyor. Dimdik merdivenleri tırmanarak çıkıyorsunuz bu tepeye.
Burası en yüksek rahibe ev sahipliği yaparmış ve rahip her gün güneş doğuşunda Machu Picchu ‘ya inip yeni günün doğuşunu müjdelermiş.
İşte bu da tepeye çıkanları bekleyen ödül.
Wayna Picchu’dan indikten sonra bütün gün sizin. Kalıntıları gezebilir, lamalarla oynayabilir, piknik yapabilir, hatta güneşlenebilirsiniz.. 🙂
Machu Picchu’nun Tarihi
Nasıl gidileceğini anlatıp da Machu Picchu ‘nun tarihinden bahsetmemek olmaz. Bu şehir Inca’ların en görkemli zamanlarında yapılıyor. Tarihi 1450 yılı civarlarına dayanıyor. Özellikle Avrupa’dan gelip salgına yol açan çiçek hastalığı sebebiyle buradaki insanlar ölüyor. İspanyollar Peru’da bol bol yakıp yıkıyor fakat Machu Picchu dağların arasında biraz saklı kaldığı için buranın farkına varamıyorlar ve şehir yıkılmadan günümüze kadar kalabiliyor.
Tekrar gün yüzüne çıkarılmasının ve turizme açılmasının adımlarını ise Hiram Bingham adlı Amerikalı tarihçi sağlıyor.
Machu Picchu’da iki ayrı tipte yer görebilirsiniz. Kalıntıların olduğu şehir tarafı ve tarım yapılan teraslar. Güney Amerika’ya giderseniz bir gün, Incalar ve nasıl yok oldukları ile ilgili pek çok hikaye duyup okuyacaksınız. Barutlu silahtan haberdar olmadığı için bir günde teslim olan şehirler, at üstünde giden insanları tanrı sandığı için teslim olanlar vs vs. Böyle anlatınca kulağa gelişmemiş bir millet gibi gelse de kullandıkları tarım teknikleri günümüz tarımını dövecek nitelikteymiş. Hatta diyorlar ki vakti zamanında Inca’ların kullandıkları tarım teknikleri günümüze adapte edilebilseymiş And Dağları bölgesindeki tüm beslenme problemleri çözülebilirmiş. Aşağıdaki resimde kat kat gördüğünüz yerler hep tarım alanı.
İşte böyle.. “Bucket list”ten bir maddeyi daha temizlemiş olmanın mutluluğu….
Gülen