Kamboçya’ya gelmeden önce CouchSurfing’den evinde kalabileceğimiz birilerini arıyorduk ki profillerin ağırlıklı olarak tuk tuk şoförleri ve Türklerden oluştuğunu gördük! Bir grup Türk Siem Reap’a yerleşmiş ve guesthouse açmış, Traveller Cat Guesthouse. Biz de Siem Reap’ta ilk durak olarak onlara uğradık ve bir gece kaldık. Gece boyu Kamboçya’nın yerel birası Angkor eşliğinde sohbet ettik.
Sabah da muhteşem bir menemenle kahvaltı yaptık! Kamboçya için çok keyifli bir başlangıç oldu 🙂
Siem Reap’ta hava o kadar sıcaktı ki ikinci günümüzde kendimizi havuzlu bir otele attık. Siem Reap’ın her yeri otel ve sayısız otelde havuz var. Havuzların çoğu bir kaç küvet büyüklüğünde 🙂 Yine de gündüz sıcak dolayısıyla dışarı çıkamayınca serinlemeye yarıyor.
Hava o kadar acımasız derecede sıcaktı ki Angkor Wat gezimizi erteledik de erteledik. Siem Reap’ta olduğumuz günlerde daha önce evimizde ağırladığımız, sonra da Singapur’da buluştuğumuz John ve kız arkadaşı ile denk geldik. Bir akşam birlikte Pub Street’te takıldık. Pub street Cuma günü olmasına rağmen enteresan şekilde boştu.
Barlarda bira inanılmaz ucuz. Sadece 50 cent. Bu arada şunu söylemekte fayda var. Kamboçya’nın kendi para birimi (riel) olmasına rağmen tüm alışverişler dolarla yapılıyor. Para üstünü dolar + riel olarak alıyorsunuz. 1 usd = 4000 riel gibi sabit bir kur belirlemişler. Neyse ki Myanmar’daki gibi dolarlarınızın mükemmel, kırışıksız, kusursuz olması gerekmiyor. Elinizde buruşuk, yazılı, çizili dolarlarınız varsa elden çıkarmanız için fırsat. Bankamatiklerden de dolar çekebiliyorsunuz.
Pub Street’e geri dönersek, yan yana sıralanmış ve genelde canlı müzik yapılan barlarla dolu.
En yaratıcı bar ismi ödülünü Angkor What’a verdik :)) En kalabalık yer de orasıydı zaten.
Bir de ayaküstü kolteyl içebileceğiniz açık hava barları var 🙂
Pub street’ten otele dönerken bir markete gidiyoruz. Raflar genelde Singapur’dan ithal edilen ürünlerle dolu. Biraz ilerledikten sonra bir sürprizle karşılaşıyoruz. Tamek ve Dimes meyve suları!!
Ertesi gün biraz şehirde dolanıyoruz ve bir pazara denk geliyoruz. Temizlikte biraz sınıfta kalıyorlar doğrusu.
Kamboçya’da turistik şehirlerin hepsinde “happy pizza” satıyorlar. “Ot”lu pizza yani. Üstelik gizli saklı falan da değil. Dükkanların adı “happy pizza” ve menüleri sokakta sergileniyor. Şaka gibi. Hadi sokakta tuk tuk şoförlerinin yanaşıp ot satmaya çalışmasına alıştık da restoran menüsünde otlu bir yiyeceğin olması gerçekten enteresan.
Hava sıcaktı, üşengeçlikti, yorgunluktu falan derken Siem Reap’ta 4 gün kalıp Angkor Wat’a gidişi erteliyor da erteliyoruz ve en sonunda Phnom Penh otobüsüne binmeden önce sadece 2 saatte koca kompleksi geziyoruz. Güneydoğu Asya’ya geldiğimizden beri o kadar fazla tapınak gezdik ki bir yerden sonra içimiz bayıldı. İngilizce’de bu durum “templed-out” diye geçiyor. Bizde de o eşik Angkor Wat’a denk geldi ne yazık ki.
Angkor Wat dev bir tapınak kompleksi aslında. İçinde bir sürü tapınak var. Bunlardan en büyüğünün adı Angkor Wat. 1-2 veya 4 günlük bilet alabiliyorsunuz. Günlük bilet ücreti 20 usd. Genelde buraya gelen turistler bir kaç günlük bilet alıp gündoğumu ve günbatımı izlemeye gidiyorlar, uzun uzun tapınak geziyorlar. Bütçeniz kısıtlıysa ve/veya günlerinizi ayırmak istemiyorsanız tek günde kısa bir tur yapmak da mümkün. Bir güzellik de akşam 17:00’de aldığınız biletle günbatımı izleyip bileti ertesi gün de kullanabilmeniz. Yani aynı biletle çok yorulmadan günbatımı ve gündoğumu izlenebiliyor.
Ulaşım için ise bisiklet, e-bike veya tuk tuk tercih edilebilir. Bisiklet için hava gerçekten çok çok çok sıcaktı. E-bike’ları da tek kişilik kiraladıkları için ve ben Siem Reap trafiğinde e-bike kullanmaya cesaret edemediğim için biz tuk tuk’la gittik.
Otellerin genelde anlaşmalı oldukları tuk tukçular var ve sokaktan çevireceğinizden daha ucuza gidebiliyorsunuz. Kısa tur ve uzun tur şeklinde paketler satıyorlar. Ama siz isteğinize göre de biraz şekillendirebiliyorsunuz. Biz kısa tur için 15 usd verdik. Gündoğumunu izlemek istiyorsanız ekstradan bi 3 usd daha ödemek gerekiyor. Bu arada, şehir içi ulaşım da tamamen tuk tukçulara kalmış durumda. Pazarlık hünerlerinizi kullanmanız gerekiyor yani sürekli olarak. Tuk tuklarla ilgili olarak son söyleyeceğim de şu, kesinlikle şoförün telefonunu alın ki tapınaktan çıktığınızda söylediğiniz yerde bulamazsanız arama şansınız olsun. Angkor Wat çıkışında biz tuk tuğumuzu bulamadık mesela. Oteli arayıp şoförü aramalarını istedik. Meğer aracı bir yere çekip uyumuş!!!
Neyse gelelim Angkor Wat’a… İlk durağımız albüme adını veren parça Angkor Wat oldu.
Sonra yüz figürleri ile dikkat çeken Bayon’a gittik. Benim en beğendiğim tapınak buydu.
Bir de orman tapınakları olarak geçenlerden birine gittik. Tapınak orman içerisinde kalmış, ağaçlar tarafından esir alınmış resmen.
İki saate ancak bu kadar yer sığdırabiliyoruz. Laos’ta Angkor Wat’ın kardes tapınağı Wat Phu’yu baya detaylı gezmiştik neyse ki.
Siem Reap’tan Phnom Penh’e gitmek için Mekong Ekspress’in minivanlerinden bilet alıyoruz. Giant Ibis ve Mekong Ekspress en güvenilir firmalarmış. Kamboçya içindeki yolculuklarınızda alavere dalavere yaşamak istemiyorsanız, şoförler de birazcık daha diğerlerine göre dikkatli olsun derseniz bu firmaları tercih edebilirsiniz. Şoförler Mekong Ekspress’te de deli gibi sürüyordu o ayrı!
Gülen
Çocuklar harikasınız hostel veya Restorantlarda internet vardır da dışarda gezerken internet ihtiyacını nasıl çözüyorsunuz
Sevgiler
Bigezipgelin bakalım izmire de bekleriz ?♥️
Asya seyahatimiz süresince genellikle sim kart aldık gittiğimiz ülkelerden. O yüzden internet sorunu yaşamadık pek…
İzmir’e selamlar…