Luang Prabang, Laos’taki iki Unesco Dünya Mirası’ndan biri. Şehir ve 35 tane tapınağı listede. Luang Prabang karakterli ve alçak binaları, bolca tapınağı, yeşilliği ve muhteşem güneş batışı izlenen Mekong Nehri ile Güneydoğu Asya’da şimdiye kadar gezdiğimiz yerler arasında en güzeli, bir o kadar da huzurlu.
Luang Prabang’a Vang Vieng’den hoplamalı zıplamalı ve çok yorucu bir minivan yolculuğu ile geldik. Eşyaları otele atıp şehri keşfe çıktık ve hemen gece pazarına gittik. Asya’da en sevdiğimiz şeylerden biri gece pazarları. Luang Prabang’ınki de bunların içinde en efsane olanlarından biri. Yemek kısmı ve alışveriş kısmı ayrı. Yemek kısmında bol bol barbekü, salata ve yerel yemek bulunabiliyor. Biz hemen aşağıdaki abladan bir kaç parça ızgara tavuk ve domuz alıyoruz. Sonraki günlerde de ablaya bol bol uğruyoruz çünkü balıkları da çok lezzetli.
Yerel yemekleri tatmak da mümkün. Gündüz boş ve sakin bir sokakken havanın kararmasıyla birlikte yemek ve insan doluyor.
En kalabalık tezgahlarsa salatacılar. Aşağıdaki açık büfe yemeklerden size verilen kap dolusu alıyorsunuz, sadece 15.000 kip (yaklaşık 5,5 TL) veriyorsunuz. Laos şartlarında oldukça ucuz. İsterseniz hazırladığınız tabaktaki yiyecekleri ısıtıyorlar da.
Alışveriş kısmı ise şehrin ana caddelerinden birinde kuruluyor. Çok değişik ürünler satılıyor. Kıyafetler, elişleri, kartlar, bombadan yapılmış çatal-kaşık vb ürünler ve diğerleri.
Benim en çok ilgimi çeken aşağıdaki kitaplar oldu. Kumaşa nakış işleyerek kitap yapmışlar. El emeği göz nuru.
Bir de Lao Lao var tabi. Lao Lao buranın, daha doğrusu tüm Laos’un yerel içkisi. Çok kısa süre fermente edilerek hazırlanan bir çeşit spirit. Pirinç viskisi diye de geçiyor. Bulabileceğiniz en ucuz içkilerden biri. Büyük şişesi 10.000 kip’ten başlıyor. (3,5 TL civarı) Pazarlarda ise içinde garip hayvanlar olan şişelerde satılan turistik versiyonları mevcut.
Gece gezerken bir de düğüne denk geliyoruz. Bizdeki düğünlerdeki gibi aileler kapıda misafirleri karşılıyor. Tek fark sadece anne-baba değil bayağı bir kişi var karşılama ekibinde. Davetiyeleri de aynı şekilde. Bizde gelin ve damada ek olarak anne-babanın ismi yazılıyken onlarda baya kabarık bir liste var 🙂
Luang Prabang’da tapınaklar o kadar çok ve güzel ki, seçmece yapıp gezdik. İlk durağımız Wat Xieng Toung. Şehrin en eski tapınağı. Bir yandan da en güzeli. Bu arada söylemek lazım, Laos’taki tapınakların güzelliği Tayland’daki tapınakları döver.
Gittiğimiz bir diğer tapınak Wat Aham. Burada en dikkat çekici kısım dev pagodaları.
Sadece tapınaklarda değil, şehrin genelinde budist rahiplere rastlamak mümkün. Budist rahipler sabah 06:00 gibi şehrin sokaklarına dağılıp yiyecek bağışı topluyorlar. Topladıklarını öğlene kadar yiyorlar sonra gün içinde tekrar yemek yememeleri gerekiyor. Sabah bağış toplama işine “morning alm” veya Lao dilinde “tak bat” deniyor. Luang Prabang’da bu iş baya turistik hale gelmiş ve suyu çıkmış. Hatta turistlerin verdiği yiyeceklerden zehirlenen pek çok rahip olmuş. Biz hem biraz eleştirilere kulak verdiğimiz için hem de sabah uykusu çok tatlı geldiği için gitmedik.
Gece güneş batışını izlemek için Phou Si’ye tırmandık. Güneş gerçekten çok güzel batıyor. İşin komik yanı o kadar çok insan güneş batışını izlemeye gelmiş ki. Bir noktada güneşi bırakıp fotoğraf çekenleri fotoğraflıyorum 🙂
Ertesi gün Mekong’un karşı tarafına Chompet’e gittik. Aslında burada bisikletle gidilebilecek 23 km’lik güzel bir rota var ama biz kısa bir yürüyüş yaptık. Luang Prabang’ın turistik yüzünden biraz uzaklaşıp gerçek yaşama dönmek için ideal bir yer. Ufak teknelerle gidebiliyorsunuz. Tekne fiyatı Lao’luya 3.000, yabancıya 5.000 kip 🙂
Tekneler günlük hayatın bir parçası. Yemekler, araç gereçler, tavuklar vs hep bu teknelerle taşınıyor.
Halkın fakirliğini falan geçiyorum ama yerlere leş gibi çöp atmak nedir yahu? İnsan kendi yaşadığı yeri pisletir mi? Etrafındaki çer çöpten rahatsız olmadan mutlu mesut yaşıyorlar.
Guesthouse’a (A Tee Guesthouse) dönerken bir okulun önünden geçtik. Süt firmalarından biri promosyon yapmış. Çocuklara süt dağıtıyordu. Çocuklar minicikler ve çok akıllı uslular. Okul ortamları enteresan. Bir yere kum yığılmış, çamura dönmüş, çocuklar içinde. Başka bir tarafta inşaat var ama etrafında herhangi bir önlem alınmamış. Bahçenin girişi çamur gölü olmuş, aileler motorları ile gelip burada çocuklarını bekliyor. Bahçede dolanan köpekler de bonus. Tam bir kaos ortamı.
Sonraki gün için planımız aslında bisiklet kiralayıp şehrin kalanını gezmek ama çıktığım yokuşlar dizimi zorladığı için bisiklet almaya korktum. Murat’la ayrıldık. O bisikletle Luang Prabang’ın arka sokaklarını keşfe çıktı.
Gördüğü enteresan şeylerden biri mezarlık. Thai’ler de Budist ama ölülerini yakıyorlar. Luang Prabang’da ise mezarlıklar var.
Bisiklet hem turistlerin hem de günlük hayatın önemli bir parçası.
Bense bu arada UXO’ya gittim. Vientiane yazısında da bahsettiğim patlamamış bombaları temizleyen ekibin merkezlerinden biri. Burada Laos’un tarihi ve UXO’nun çalışmaları ile ilgili detaylı bilgi aldım.
Savaş sahneleri ile gerildikten sonra Lao masajı yaptırarak rahatladım 🙂 Güvenerek masaj yaptırabileceğiniz yerlerden biri Red Cross. Üstelik masaj geliri de bağış olarak gidiyor.
Luang Prabang’da yapılacak çok daha fazla şey var aslında. Şelaleler, mağaralar vs. Hepsi için ya motor kiralamak ya da tuk tuk’a binmek gerekiyor ama iki seçenek de çok pahalı olduğu için biz uzaklara gitmedik. Anlattıklarımın dışında ne yapılır derseniz…
Bol bol sandviç yenebilir….
Gündüz Mekong Nehri kenarında keyif yapılabilir….
Gece şehir merkezindeki onlarca güzel cafeden birine gidilebilir….
Keyifli bir şehir Luang Prabang… Bir sürü de Türk’le karşılaştık burada. Uzun dönemli gezgin de vardı, fotoğraf çekmeye gelen grup da, eşlerine iş için gidiyoruz diye yalan söyleyip seks turizmine gelen de… Belli ki gittikçe popülerleşecek bir yer burası. Bozulmadan gelip görülecek yerlerden biri.
Gülen