Malezya da Tayland gibi bir ada cenneti ama yine muson mevsimi dolayısıyla en güzellerini sonraya saklıyoruz. Doğu sahillerindeki adalar kapanıyor, biz de batıda Langkawi’ye geçme kararı alıyoruz. Yine şanslıyız, Couch Surfing’den kalacak ev buluyoruz. Ev sahibimiz Kairi Çin kökenli bir Malezyalı. 19 yaşında çok çalışkan bir kız. Hem çalışıyor, hem okuyor, arı gibi bir insan..
Akşam Kairi’yi evde beklerken ben tam banyodan çıkıyorum ki önümden kahverengi tüylü bir şey koşturup gidiyor. Önce bir çığlık atıyorum sonra koşturan varlığın sevimli bir şey olduğunu farkediyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki sugarglider denen geceleri aktif, uçan sincap gibi bir hayvanmış. Evde iki kişiler. Diğer günlerde bizim eğlencemiz oluyorlar.
Evimiz ünlü plajlara yakın, ama bir yandan da bir köyün içinde. Adanın geri kalanına dağılmadan önce köyü geziyoruz. Her yer hindistancevizi ağacı.
Eve en yakın plan Pantai Cenang. Aynı zamanda Langkawi’nin en ünlü plajı. Upuzun bir sahil, beyaza yakın kumlar, hindistan cevizi ağaçları, barlar, jet ski, muz gibi deniz oyuncakları ile dolu.
Yalnız büyük bir sorun var ki o da denizanaları. Langkawi’de hemen hemen her yerde denizanaları tarafından çarpılmanız mümkün. Gel git zamanı onlardan bir tanesini plajda buluyoruz. Neden herkesin denizanalarından bahsettiğini anlıyoruz!!
Denize girip şöyle güzelce yüzemesek de sahilde oturup bir bira içip güneşi batırmak büyük keyif. Bu arada, adanın en büyük özelliklerinden biri de duty free bir ada olması. Malezya’nın içindesiniz ama vergi yok. Şimdiye kadar onlarca ülke ve şehir gezdik, böyle yer görmedik. Kutu bira 1,5TL. Büyük Absolut votka 25TL. Öyle böyle değil. Bu durum cafe ve restoranlara da yansımış. Oralarda da içecekler oldukça ucuz.
Adada toplu taşıma ne yazık ki yok. Taksiye mecbur kalıyorsunuz veya scooter kiralamanız gerekiyor. Daha önce hiç denememiş olsak da scooter kiralıyoruz. Murat layıkıyla üstesinden geliyor. Adayı turluyoruz.
Adanın farklı köşelerinde farklı plajlar bulmak mümkün. Merkezden uzaklaştıkça plajlar boşalıyor ve ayrıca daha temiz oluyor. Örneğin aşağıdaki plaj. Adı Pasir Tengkorak yani Kafatası Plajı.. Efsaneye göre burada çok büyük bir canavar varmış ve geçen gemileri yutarmış, cesetler de bu plaja vururmus, burası kafatası dolarmış. Daha gercekçi olan açıklama ise şu, tam karşımızda, yaklaşık 5 km ileride Tayland’a ait bir ada var. Bu adadaki hapishaneden kaçmaya çalışan mahkumlar köpekbalıklarına veya timsahlara yem oluyormuş, kalan kemikleri de bu plaja vuruyormuş… Şimdi ise plaj çok huzurlu, bırakın kafatasını, insan bile pek yok etrafta…
Dönüşte son 1,5 saatimizi yağmur altında geçiriyoruz. Yağışlı sezonda illa ki bir şekilde ıslanmayı başarıyorsunuz. Ama bir yandan da yağışlı sezon aşağıdaki gibi güzel manzaralara da olanak veriyor.
Langkawi’deki en büyük atraksiyonlardan biri yüksek bir tepeye çıkan teleferik ve oradaki sky bridge. Teleferik dünyanın en dik teleferiğiymiş. Ücreti 35 RM. Tekrar scooter kiralamak istemediğimiz için otostopla gitmeyi deniyoruz. Oldukça da başarılı oluyor.
İşte yukarıdan manzaralar…
Her yer yemyeşil…
Sky bridge üzerinde camlı kısımlar var. Biz ürkerek yaklaşıyoruz, çocuklar koşturarak geçiyor. Fazla bilmek de iyi değil şu hayatta.
Dönüşte Seven Wells denen şelaleler, havuzlarla dolu yere gidiyoruz. Ben ilk şelaleye kadar gidiyorum. Sonrasında pes ediyorum zira en yukarısı için 638 basamak çıkmak gerekiyor.
Aşağıdakiler söz konusu basamaklar..
Murat’ın yukarı çıkma azmi sayesinde mükafatı da büyük oluyor. Aşağıdaki gözlüklü maymun!!
Ve böyle bir manzara..
Langkawi’deyseniz, hala çok vaktiniz varsa, biraz da para harcayasınız geldiyse Underwater World’e gidilebilir. Ama bu koşulların hepsi sağlanmadığı sürece tavsiye edemeyeceğim. Hiç penguen görmediyseniz burada görme şansınız var. Onu da söylemeden geçmeyeyim.
Langkawi’de yemek olanakları da çok çeşitli. Aradığınız hemen hemen her şeyi bulmak mümkün. Deniz ürünleri tabi en revaçta olanı. Özellikle tiger prawn dedikleri dev karidesler. Biraz fiyatlar tuzlu tabi. Mekan olarak Orchid Rea’yı tavsiye edebiliriz. Yerellerin de tercih ettikleri bir balık lokantası. İstediğiniz kabukluyu vitrinden seçip pişirtme şansınız da var.
Biraz komik ama ada sanki Jamaika, reggae barlarla dolu ortalık. Mekanlar hep reggae çalıyor. 🙂
Langkawi’den sonraki durağımız Penang. Langkawi’ye uçakla gitmiştik, Penang’a feribot ve otobüsle gidelim dedik. Feribota kadar yine otostop çektik ve duran arabadakiler Türk çıktı! Buradaki Türk restoranlarının bir kısmının sahibiymişler. 🙂 Dünya küçük, her yer Türk.
Feribot sonrasında da otostop şansımızı denedik, bir yere kadar ilerledik. En son alan eleman biz arabaya bindikten sonra ters yöne dönüp önce benim eve gidiyoruz, arabayı değiştireceğim deyince hafif tırsıp güzergahı otogara çevirttik. Eleman meğer hakikaten biz rahat edelim diye büyük arabayı alacakmış evden. Önyargılar, önyargılar… Kurtulmak lazım acilen…
Gülen