Yangon sokakları geçtiğimiz yerlere göre bize değişik yerleri anımsattı hep. Bazen Eski Adana’nın sokaklarında, bazen Alsancak’ın ara sokaklarında, bazen de Hindistan’da hissettik kendimizi.

Şehir büyük, sokaklar kalabalık, sürekli bir hareket, sürekli bir gürültü var. Ülkeye girer girmez en dikkat çeken şey erkeklerin etek benzeri “longyi” adlı kıyafetleri giymesi, kadınların ve çocukların yüzlerinin “thanaka” adı verilen güneş koruması sağlayan kremle kaplı olması. Sadece insanların dış görünüşü bile alıştığımız dünyanın dışında bir şeyler vadediyor.

Garip yönlerinden biri de, hatta belki de Myanmar’da bizi rahatsız eden en büyük şey, “betel” adı verilen yaprak, tütün ve betel nuttan oluşan bir karışımı çiğneyip çiğneyip tükürmeleri. Bunu çiğneyince bir şekilde tükürükleri kırmızı oluyor ve insanlar kan kusuyor gibi görünüyor. Üzgünüm sevgili Myanmarlılar ama bu gerçekten iğrenç bi alışkanlık.

Neyse, gelelim Yangon’a ulaşım ve konaklamamıza. Bangkok’tan Yangon’a uçtuk vakit kazanmak için. Konaklamamızı da Ocean Pearl Inn-3 adlı basit bir otelde yaptık. Myanmar genelinde hostel ve guesthouse’tan çok otel var. Fiyatlar da bu yüzden biraz yüksek ama hemen hemen her zaman kahvaltı fiyata dahil. Bizim kaldığımız yer havaalanından ücretsiz ulaşım da sunuyordu. İşimize geldi.

İlk akşamımızda kendimizi hemen dışarıya attık bir şeyler yemek için. Yemeklerinde ciddi bir Hint etkisi var ama kendi yemekleri de az değil. Özellikle salatalar Myanmar mutfağında oldukça önemli. Yine yerel biraları çok lezzetli ve ucuz. Restoranların en komik yanı garsonu öpücük atarak çağırıyor olmanız..

Yangon’da yapılabilecek en ucuz ve keyifli aktivitelerden biri “Circular Train”e binmek. 3 saat boyunca yerellerle birlikte o istasyon senin bu istasyon benim geziyorsunuz, değişik mahalleler görüyorsunuz, trene binen satıcılardan alacağınız yer fıstığı, karpuz vb. de yanında bonus oluyor. Bilet fiyatı sadece 50 kurus.

Bunun dışında Yangon’un en önemli atraksiyonu Shwedagon Pagoda’ya gitmek. Burası Myanmar’ın en kutsal yeri. 2500 yıllık. Myanmar’ın her yerinden insanlar dua etmek için buraya geliyorlar. Gün batımından önce gidip gündüzünü, gün batımı halini ve gecesini görmek en mantıklısı. Hepsi birbirinden güzel. Bir de Myanmar’da tapınaklara girerken çorap giymek de yasak olduğu için gündüz sıcağında giderseniz ayaklarınız fena yanabilir.

Shwedagon Pagoda’da en hoşumuza giden şeylerden biri de temizlik ekibini izlemekti. Hepsi son derece mutlu ve kikirdekti :))

Bir başka önemli yer de Sule Pagoda. Biz onun içini gezmedik ama bol bol referans noktası olarak kullandık. Bir kaç kere otobüse atlayıp garip yerlere gittik ve otelimizi bulabilmenin en kolay yolu Sule Pagoda’yı sormaktı :))

Yangon’da İngliz döneminden kalma pek çok kolonyal yapı da mevcut. Bir yandan da şehir inşaatlarla dolu. Değişim hemen hissediliyor. Batılılara yönelik condominiumların inşaatları başlamış bile.

Yine de şehirde yıllaaaar yıllar öncesinden kalma bir çok görüntü de var. Örneğin antikacılar…

Ve hatta şu aşağıdaki şekerkamışı sıkma makinası!

Trafiği Hindistan’ı, üst geçitleri Ankara’yı aratmıyor.

Pazarları da çok düzenli. Kaos mevcut tabi ama sebzeler, meyveler, balıklar tablo gibi dizilmiş.

Pazarlarda canlı hayvan da mevcut. Hatta mesela aşağıdaki fotoğraftaki tezgaha gidip “şu tavuğu beğendim, kesiver benim için” diyebiliyorsunuz.

Hediyelik eşya alışverişleriniz için de Bogyoke Market’e gidebilirsiniz. Ben magnet alışverişlerimi son güne bırakmıştım, meğer Pazartesi günleri kapalıymış. Magnetsiz kaldım.

Gece hayatı için de Çin Mahallesi tercih edilebilir. 19. Cadde bizim Nevizade gibi bir ortam. Karşılıklı bir sürü meyhanemsi yer ve barbekü tezgahları. Elinize bir sepet alıp barbekü yaptıracağınız yiyecekleri seçiyorsunuz, yanında da bol miktarda Myanmar birası içiyorsunuz.

Yangon gecelerinde takılabileceğiniz bir dolu rooftop bar da var. Bir de Pansodan Art Gallery’de Salı akşamları bira partileri yapılıyor. Sanatsal ortamlara gireyim derseniz tercih edilebilir. Biz sonuna yetişebildik ancak, ekip dağılıyordu.

Bu arada, burada insanlar baya bi kitap ve gazete okuyorlar anlaşılan ki her yer korsan kitapçı ve gazeteci ile dolu.

Bir dikkat çekici yan da sokaklarda sebillerin olması. Bunları kim dolduruyor bilmiyorum ama gelen geçen su içebilsin diye pek çok yere aşağıdaki gibi sebiller koymuşlar.

Yangon’da sporumuzu yapmayı da ihmal etmedik. Kandawgyi Gölü’ne koşmaya gittik. Meğer Myanmar birasının üzerindeki ejderhalı tekne burada duruyormuş. Onu da görmüş olduk.

Myanmar’daki ilk durağımız Yangon’u çok sevdik biz. Genelde gezginler burada 1 gün kalıp kaçıyorlar ama biz yine yavaş davranıp 4 gün kaldık 🙂 Daha ilk günden bu ülkeyi ve insanlarını çok sevdik.

Gülen