Hue kanlı bir tarihle ve bir sürü kral mezarı ile dolu bir şehir. Vietnam Savaşı sıraında silahsızlandırılmış bölge olarak belirlenmesine rağmen çatışmalar yaşanmış ve 24 günde 3000’den fazla insan öldürülmüş. Şehir Parfüm Nehri’nin kenarında kurulmuş durumda. Imperial Citadel denen tarihi bölüm hemen şehrin göbeğinde yer alıyor. Biz Imperial Citadel’e gitmedik. Onun yerine şehir sokaklarını ve şehir dışındaki kral mezarlarını gezdik.
Hue’ye gelirken yol üstünde gördüğümüz mezarlar bile çok görkemliydi. Bunların senin benim gibi normal insan mezarı olduğunu düşününce kral mezarlarının nasıl olacağını çok merak etmiştik.
Hue’de çılgın bir motor trafiği var. Hatta Ho Chi Minh City’den sonra gördüğümüz en yoğun trafikti diyebilirim. Şehrin ortasından bir de tren yolu geçiyor. Tren geçeceği zaman motorların birikmesini izlemek çok keyifli 🙂
Kral mezarlarına giden yol üzerinde bol bol pirinç tarlasından geçtik. Hatta motoru park edip tarlaların ortasına bile daldık.
Tarımda hala geleneksel yöntemler kullanıyorlar. Aşağıdaki fotoğraftaki kadın yayığa benzer o aletle bir kanaldan diğer kanala su aktarmaya çalışıyordu. Kadın suyu atıyor, suyun yarısı geri geliyor. Deli işi gibiydi ve bu işle tek başına uğraşıyordu. Asya’da nereye giderseniz gidin kadınların çok çalıştığını hatta bazen çok ağır işler yaptığını görebilirsiniz.
Hue’de gezilebilecek bir çok kral mezarı var. Gezmeye başlamadan önce bir kaç tanesii belirleyip sadece onlara gitmekte fayda var. Biz Tu Duc ve Minh Mang’ın mezarlarına gittik. Tek bir tanesine gidecek vaktiniz varsa Minh Mang’ı seçin. En büyük ve görkemlisi o.
Kral mezarı deyince biraz görkemli bir mezar görmeyi beklemiştik ama saray gibi yerler göreceğimizi tahmin etmemiştik.
Mezarların girişinde fil ve asker heykelleri koruyuculuk yapıyor.
Mezarların çoğu yapay göllerin etrafına yapılmış. Ya da mezarların etrafına yapay göller yapılmış da diyebiliriz tabi. 🙂 Minh Mang’ın mezarındaki göl oldukça büyük ve etrafında yürümek son derece dinlendirici.
Gezdiğimiz mezarların birinde düğün fotoğrafı çekimine denk geldik. Tamam mezarlar estetik ama yine de mezar yahu. En önemli anlarınızdan birini burada ölümsüzleştirmek neden?? Hue’de evlenmenin raconu da budur belki 🙂
Sadece ismi olan mezarlara gitmenize de gerek yok. Tarlaların arasından, köylerin etrafından ilerlerken isimsiz ya da en azıdnan ünlü olmayan mezarlara da rastlayabilirsiniz. Aşağıdaki mezarın bahçesinde inekler otluyordu 🙂
Şehir merkezinde de Imperial Citadel’in etrafındaki sokaklarda dolaşmak çok keyifliydi. Daracık sokaklardan geçilen enteresan mahalleler kesinlikle görmeye değer.
Eski şehir kısmı çok otantik. Hostellerin ve otellerin bulunduğu, nehrin diğer tarafı ise bir o kadar turistik ve Avrupai. İki tarafı birleştiren köprüler gece rengarenk ışıklandırılıyor. Nehir kenarı da geceleri satıcılarla ve akşam turuna çıkanlarla dolup taşıyor.
Hue’de her yer cyclolarla dolu. Yanınıza yaklaşıp tur satmaya çalışıyorlar, tur istemezseniz de ot satmaya çalışıyorlar. Geceleri cyclolara binmenin tehlikeli olduğuna dair yazılar okuduk.
Hue’de Minh Tam Guesthouse’ta kaldık. Geceliği 10 usd’ydi. Yediğimiz yemeklere gelince…. Yine deniz ürününe boğulduk. Turist restoranlarına değil de yerellere gittiğimiz için çok ucuza karidesler, kalamarlar yedik. Bira derseniz, sudan ucuz. Gerçekten bira fiyatı su fiyatından ucuzdu :))
Ho Chi Minh City’den beri içtiğimiz Bia Saigon buradan itibaren yerini Huda’ya bıraktı. Aşağıdaki fiyatların anlaşılması için yazayım. Biz oradayken 1 usd 22.000 vnd civarındaydı.
Hue’deki en eğlenceli yemeğimiz de kendin dür kendin ye spring rollerdi. Lac Tanh ve Lac Thien adlı iki restoranda bunun en lezzetli örneklerini yiyebilirsiniz. Bu iki restoran bitişikler ve ikisinde de “sağır restoranı burası”, “gerçek sağır restoranı burası”, “öz sağır restoranı burası” gibi şeyler yazıyor 🙂 Biz Lac Thien’e gitmiştik.
Bir de dünyanın en güzel kahvaltı örneklerinden biri olan op-la bo yedik. Op-la yumurta demek, bo da biftek. İkisini birden güvecimsi kapta pişirip cızır cızır masanıza getiriyorlar. Yanında da çıtır çıtır ekmek. Of…..
Hue’den sonra rotamızda dağlar var artık….
Gülen
Bira 33 cent’den mi başlıyor restoranlarda? Eyvahhhh..:)
Sadece yerlilerin bildiği ve gittiği daha ucuz yerler de vardır kesin. Ama yabancıların gittiği bir çok yerde de 50 cent veya 1 dolar 😉
Çok güzel geziyorsunuz arkadaşlar . içinize sinsin. Keyfiniz bol olsun. Sevgiler nergiz
Teşekkürler 🙂