Montevideo Anılarına Devam
27.03.2010 – Cumartesi
Paskalya tatili geldiği için Montevideo ’daki ev sahiplerimizden biri Arjantin, diğeri de Brezilya’ya gitmeye karar veriyor. Biz de evimizi değiştirmek durumunda kalıyoruz. Bu sefer Natalie ile kalacağız, bir süre sonra Nalatie’nin karşılaşabileceğimiz en komik insanlardan biri olduğunu anlıyoruz. Emilio Reus diye bir mahallede yaşıyor. Burada eskiden İsrailliler yaşıyormuş. Evler oldukça eski ve güzel. Eskiden ucuz bir mahalleyken sonradan gereksiz pahalı hale gelmiş ve “SATAN” denmeye başlanmış. 🙂
Natalie ile Tres Cruses otobüs terminalinin önünde buluşuyoruz. Burası uluslararası otobüs terminali. Terminalin yakınında caddenin ortasında dev bir haç var. Papa Uruguay’a geldiğinde onun için dikilmiş.
Buluşur buluşmaz Estadio Centenatio’ya (Yüz Yıl Stadı) gidiyoruz. Futbol Müzesi tatil dolayısıyla kapalı, sadece stadı gezmekle yetiniyoruz. Burada Uruguay, Arjantin’le final oynayıp ilk Dünya Kupası’nı kazanmış. Hatta ilk Dünya Kupası da 1930’da Uruguay’da yapılmış. Uruguay’ın 100. Bağımsızlık yıldönümü olduğu için karşılaşmalar Uruguay’da yapılmış. Stadın bulunduğu yerde büyük spor alanları var. Bu alanda ilk defa bir velodrom görüyoruz.
Natalie vejeteryan olduğu için eve dönüp evde birşeyler yiyoruz. Uruguay gibi barbekü kokan bir memlekette vejeteryan biri ile karşılaşmak çok ilginç!!
Barrio Sur
Yemekten sonra Ramirez Plajı civarlarında geziyoruz. Sonra da daha çok Afrikalıların yaşadığı Barrio Sur’e gidiyoruz. Burası çok renkli bir yer. Sokakta ateş yakan insanlar görüyoruz, ellerindeki davulları ateşte ısıtıyorlar, biraz sonra başlayacak davul showuna hazırlık yapıyorlar. Bir süre sonra hazırlıklar tamamlanıyor ve rengarenk davulları çalmaya başlıyorlar. Birsürü Afrikalı kız da yanlarında dans ediyor. Sokaklarda davul çalarak yürüyorlar, biz de peşlerine takılıyoruz. Her Cumartesi ve Pazar akşamı görmek mümkün. Bu olaya “Camdombe” deniyor. Hatta evsahibimiz Natalie de sadece kadınlardan oluşan bir grupla davul çalıyormuş. En son hükümete teşekkür etmek için çalmışlar; eğitim, sağlık gibi konularda atılan adımlardan memnuniyetlerini dile getirmişler.
Barrio Sur’den merkeze doğru yürürken Museo del Vino diye bir şarapevine denk geliyoruz. Akşam Uruguay’ın en ünlü bas gitaristi Popo Romano’nun grubunun çalacağını öğreniyoruz. Uruguay’da HSBC bankamatiğine gece ulaşmak mümkün olmadığı için –kepenkle kapatılmış oluyor- yanımızda sadece otobüse yetecek kadar para var ve kart da kabul etmiyorlar. En sonunda veresiye usulü yapmamıza izin veriyor barın sahibi 🙂 Türkiye’den binlerce kilometre uzakta veresiye alışveriş yapıyoruz 🙂 Müzik ve şarap çok hoşumuza gidiyor.
Buradan sonra da bir Alman Pub’ında CS buluşmasına gidiyoruz. Kısa süre orada takıldıktan sonra eve dönüyoruz.
Eve dönerken de gece bitmek bilmiyor, yolda bir mekana rastlıyoruz. Yaşlı amca ve teyzeler çılgınca parillada yiyorlar ve dans ediyorlar. Bir süre de onları izliyoruz. Tamamen tesadüflerle dolu bir gün geçiriyoruz.
Gülen & Murat
04.05.2010