Hazırlıklar ve Türkiye’deki Son Günlerimiz
İşlerimizdeki son haftalarımız iş devirlerinden dolayı beklediğimizden yoğun geçiyor ancak bu dönemi iyi atlatıp işyerlerimizdeki son günlerimizi çok iyi geçiriyoruz, Sao Paulo uçuşumuza çok kısa süre kaldı ne de olsa. Ardı ardına veda yemekleri düzenleniyor çünkü bu geziden sonra artık İzmit’te değil İzmir’de yaşamak istediğimiz için arkadaşlarımızdan ayrılıyoruz. Bu son günlerimizde geziyle ilgili son hazırlıkları da tamamlamaya çalışıyoruz. Aşılar, bütçe hesapları, rota planlaması, seyahat için malzeme listeleri, evi taşıma planları… Taşınmaya yakın evi toparlamaya başlıyoruz ve seyahat hazırlıkları ve işyerlerimizdeki son mesailerimizle beraber oldukça yoruluyoruz.
Türkiye’deki son günlerimiz müthiş bir koşuşturmayla geçiyor. Önce İzmit’ten eşyalarımızı İzmir’e taşıyoruz. Biraz sıkıntılı bir süreç oluyor ama ailelerimizin yardımıyla hallediyoruz. İzmir’deki son günlerde de dakikalarla yarışarak son işlerimizi bitiriyoruz. Hem seyahat hazırlığı hem de taşınma işleri kolay değil.
İzmir’den bizi ailelerimiz uğurluyor. Son gece ise İstanbul’da 20’ye yakın arkadaşımız bize bir veda gecesi yapıyorlar.

Uçuş – 07.03.2010
Yolculuğumuza sabah 10’da İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan başlıyoruz. Önce 8 saatlik bir uçuşla Dakar/Senegal’e iniyoruz. Uçaktan göründüğü kadarıyla Dakar büyük bir şehir. Bir ve iki katlı beyaz boyalı binalardan oluşuyor. İnişe yaklaşırken evlerin balkonlarında asılan çamaşırlar dikkat çekiyor.

Sao Paulo
07.03.2010 – Pazar
Bir saatlik duruşun ardından 7 saatlik bir uçuşla Sao Paulo Guarulhos Havaalanı’na yerel saatle 21.15’te iniyoruz. Pasaport polisi hiç bir şey sormadan pasaportlarımızı kaşeliyor ve resmen Brezilya’ya girmiş oluyoruz. Peru hariç tüm Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi burda da Türkiye vatandaşlarının vize almaya ihtiyacı yok. Sao Paulo yerel saati Türkiye’den 5 saat geri.
Sao Paulo, 12 milyon nüfusuyla sadece Brezilya’nın değil, Güney Amerika kıtasının da en büyük şehri. Aynı zamanda gezeceğimiz yerler arasında en pahalı ve aynı zamanda muhtemelen Rio de Janeiro ile beraber en emniyetsiz şehir. Ayrıca Brezilya, Güney Amerika’nın Portekizce konuşulan tek ülkesi.
İlk Couch Surfing ev sahibimizin eve ulaşmak için tarif ettiği otobüsün biletini alıyor ve otobüs peronlarına ulaşmak için binadan dışarı çıkıyoruz. Dışarı çıkınca anlıyoruz ki hava çok sıcak ve nemli. Ancak hazırlıklıyız. Murat hemen şort olabilen pantolonunun dizden aşağısını fermuarından ayırıyor. Zaten etrafta pek fazla pantolonlu insan yok. İnsanların nerdeyse tamamı askılı bluz, şort/etek ve parmak arası terlik (Hawainas) giyiyor. 40 dakikalık bir yolculukla ev sahibimiz Leticia’nın bizi alacağı durağa geliyoruz.
Eve ulaşana kadarki ilk izlenimlerimiz: Trafik sıkışıklığı, nerdeyse tüm binalarda duvar yazıları, Portekizce’nin anlaşılmazlığı ve bütün evlerin demir parmaklıklı olması.
Ev sahibimiz Leticia’nın evde bir kızkardeşi (Fernanda), bir erkek kardeşi (Zeca), anne (Idely) ve babası (Cristiano) var. Leticia bize kendi odasını veriyor.
08.03.2010 – Pazartesi
Kadınlar günü. Paulista caddesinde bir alışveriş merkezinde Fernanda’nın organize ettiği müzik dinletisine gidiyoruz. Gitar & vokal. Sakindi. Ev sahibimiz Idely fotoğraf makinasını icat eden Fransız’ın soyundan geliyormuş.. 4 yada 5. kuşak.
Paulista caddesi Manhattan caddelerinden farksız. Sadece takım elbiseli insanlar koşturmak yerine daha sakin yürüyorlar ve her gökdelenin önünde sigara içmeye çıkmış birileri var. Cadde boyunca belirli aralıklarla polis ve jandarma var. İnsan bir yandan kendini güvende hissederken bir yandan da bu kadar güvenlik önlemi alınmasını gerektiren suç oranını düşünüyor. ATM’den sorunsuz bir şekilde para çekebiliyoruz. Cebimizde çok az parayla dışarı çıkıyoruz. Güvenlik önlemlerini arttırıyoruz.

Ibirapuera parkına gidiyoruz. Paulista’nın Manhattan’a benzemesi gibi, burası da Central Park’a benziyor. Spor yapan yüzlerce insan var, koşuyorlar, bisiklete biniyorlar ve tabi futbol oynuyorlar. 🙂 İnsanlar oldukça fit. Sokaklarda bir de sevişen çiftler var. Kimse dönüp bakmıyor.

Akşam yemeğinde havuç, patates, buraya özgü başka bir patates ve etli sebze çorbası içiyoruz, yanında da çeşitli zeytinyağlılar yiyoruz. Biri oldukça lezzetli. Sadece biber, soğan ve sarımsakla yapılıyor. Bir de değişik bir meyvanın pestlinden yiyoruz. Türkiye’de olmayan bir meyva. Bu arada her yer coco, mango, papaya ve ananas kaynıyor fakat fiyatlar hiç de beklediğimiz kadar ucuz değil. Neyse ki Sao Paulo’nun gezeceğimiz yerler arasında en pahalı yer olduğunu biliyoruz. 🙂
09.03.2010 – Salı
Güne kaldığımız semtteki pazara giderek başlıyoruz. Ufacık bir pazar. Sadece bir sokak. Sabah 7 gibi kuruluyor, öğlen de kapanıyor. Pazarın girişinde çiğ böreğe benzer “pastel” yapıyorlar. İçine peynir, kıyma veya istediğiniz başka şeylerden doldurabiliyorsunuz. Hemen yanında da bir Çinli minibüste şeker kamışı sıkıyor ve lime ile karıştırıp satıyor. Hemen deniyoruz ve çok beğeniyoruz. Hem tatlı hem de serinletici. Pazarda bilmediğimiz bir sürü meyve görüyoruz. Meraklı meraklı baktığımız için herkes bize meyvalarından tattırmaya çalışıyor, karnımızı doyuruyoruz. Devil’s fruit hariç diğerlerinin hepsini çok beğeniyoruz. Devil’s fruit pek tatsız tuzsuz geliyor. Bazı meyvalarda özel indirim de alıyoruz, 🙂 pazarcıların fotoğraflarını çekiyoruz. İnsanlar çok şen şakrak ve rahatlar.

Pazar dönüşünde bir gitar tamircisi görüyoruz. Dükkan enteresan geliyor ve gezmek istiyoruz. Tamirci Türk olduğumuzu öğrenince bizi hemen içeri çağırıyor. Kendisinin dedesi de Türkmüş!!!
Daha sonra merkezi görmek için Plaça da Se’ye gidiyoruz. Tam bir turistik meydan. Her yerde gösteri yapanlar, ıvır zıvır satanlar ve maalesef fahişeler. Kendimizi emniyette hissetmediğimiz bu meydandan da sağsalim ayrılıyoruz. Praça da Se’deki katedrali ve Sao Bento’daki kiliseyi geziyoruz. Kilisede ayine denk gelip biraz dinliyoruz ve tabi ki hicbirşey anlamıyoruz… Daha sonra 25 Mart Caddesi’ne geçiyoruz. Burası dükkanlarla dolu oldukça kalabalık bir cadde. Kapanış saatine denk gelmemize rağmen çılgın bir kalabalıkla karşılaşıyoruz.
Sonrasında Couch Surfing buluşmasına katılmak üzere merkezden ayrılıyoruz. Buluşma üniversitelerden birinin yakınında yapılıyor. Mahallenin her tarafı gençlerle kaynıyor, çok seviyoruz. Her hafta yapılan buluşmaya 100 kadar insan katılıyor. Bizim gibi geçen hafta işinden ayrılıp Güney Amerika turuna çıkmış bir İngiliz kızla tanışıyoruz, adı Bilkis. Yalnız onun gezisi biraz daha uzun, 1 yılda tüm Amerika kıtasını gezmeyi düşünüyor.
Tanıştığımız Sao Paulo’lulardan biri, Daniel, İzmir’e gittiğini ve çok beğendiğini, atmosferinin Rio de Janeiro’yu hatırlattığını söylüyor. 🙂

Yorgun bir gecenin ardından eve dönüyoruz.
10.03.2010 – Çarşamba
Hayvanat Bahçesi günü!!! Idely yanımızda götürecek yiyecekler hazırlıyor, Cristiano da bizi hayvanat bahçesine bırakıyor. Gerçekten çok yardımsever insanlar. Hayvanat bahçesine hevesle gidiyoruz fakat biraz hayal kırıklığına uğruyoruz. Penguen ve tembel hayvan görmeyi isterken alışkın olduğumuz hayvanları görüyoruz. Farklı olarak kuşlar ilgimizi çekiyor, bir de maymunlar. Uzun süre maymunları izliyoruz. Çok eğlenceliler ve deliler.
Akşam Leticia ile biraz iş konuşuyoruz. O da benim gibi İnsan Kaynakları alanında çalışıyor. Bambaşka kıtalarda olsak da insanların problemleri aynı, değişime direnç aynı…
Rotamıza karar veriyor gibiyiz. Büyük ihtimalle yarın Sao Paulo’dan ayrılacağız. Curitiba’ya doğru gideceğiz gibi görünüyor…
11.03.2010 – Perşembe
Curitiba’ya gitmeye karar veriyoruz. Sabah yeni kalacak yer (couch) bulmak için bilgisayarın başına geçiyoruz ve akşam Curitiba’da CS buluşması olduğunu öğreniyoruz. Gönderdiğimiz isteklere DJ Panda cevap veriyor, gece kalacak bir yer de bulmanın rahatlığıyla Lelot ailesi ile vedalaşıp otobüs terminalinin yolunu tutuyoruz. Lelotlara çok alışmışız, ayrılırken onlar da üzülüyor. Idely bize hediyeler veriyor…

Otobüs biletini alırken Murat gölgede oturmamız için sağ taraftaki koltuklardan seçiyor fakat otobüse bindikten sonra Güney Yarımküre’de olduğumuzu hatırlıyor ve yanlış seçim yaptığının farkına varıyoruz, güneş batana kadar otobüste kavruluyoruz!!! Yaklaşık 6-7 saat içinde Curitiba’ya ulaşacağız.

Sao Paulo’da hava durumu: 4 gün boyunca 30 derecenin üzerinde ve güneşli
Tchau,
Gülen & Murat
Curitiba, 13.03.2010, Cumartesi
Canlarım benim, güzel gezin, iyice anlatacak hikayeler biriktirin. Para harcamamak kritik tabi, zaten öğrencilik hayatınız eski sayılmaz 🙂
Barış Manço’nun programında gördüğüme göre sifonu çektiğinizde suyun saat yönünün tersine doğru girdap yapması gerekiyor, deneyi gerçekleştirip genç nesilleri bilgilendirirseniz seviniriz 🙂
İyi eğlenceler.
heyy, Curitiba maceraları devam mı ediyor,
fotoğraflar çok güzel, telefon kulübelerinin daha kısasını da gördüm:)
İstanbul’dan sevgilerr