4 Nisan 2010
Bugün büyük gün. Boca Juniors – Rosario Central maçına gideceğiz. Futbol maçlarına gitmeyi ve tribün kültürünü seven insanlar olarak, dünyanın en ünlü takımlarından ve coşkulu tribünlerinden biri olan Boca Juniors ‘u izlemeyi ve dünyanın rakip takımı en çok “korkutan” stadyumu olarak bilinen La Bombonera‘yı görmeyi çok istiyorduk.
Günlerdir maçla ilgili bilgi bulmaya çalışıyoruz. Maç biletlerinin sadece maç günü 09:00 – 15:00 arasında stadyumda satıldığını öğreniyoruz. Karşılaştığımız ya da yazıştığımız pek çok insan maçın tehlikeli olduğunu, zaten turist olduğumuz için bizim bilet bulamayacağımızı söylüyor. Tribünde turistlerin ceplerinde çok para olduğu düşünüldüğü için sık sık soyulduklarını duyuyoruz. Yine de şansımızı denemeye karar veriyoruz.
Sabah 08:45 gibi stadyuma gidiyoruz. Şimdiden 50 kadar insan gelmiş ve bilet sırasında bekliyor. Biz de onlara katılıyoruz. Turist olduğumuz anlaşılmasın diye pek konuşmamaya çalışıyoruz. Maç sırasında çıkabilecek olaylarsa bizi korkutmuyor. Ne de olsa Türkiye’de gittiğimiz her maçta olay çıkmasına alışkınız. 🙂
Boca Juniors biletini nasıl aldık?
Aslında turistler için ayrıca bir tur var. A$ 300 karşılığında kaldığınız otelden arabayla sizi alıp stadyumu ve stadyumun altındaki müzeyi gezdiriyorlar. Maç sırasında da bira ve sucuk ekmek servisi yapıyorlar. En ucuz bilet fiyatının A$ 50 olduğunu düşününce tur fiyatı çok pahalı geliyor. Ayrıca turist tribününden değil Bocalılar’ın arasından izlemek istiyoruz maçı.
Saat tam 09:00’da bilet gişesi açılıyor. Sırada 200 kadar kişi bekliyor. Bu sırada bir araba yanaşıyor ve fazlaca iri yarı 5 ağır abi iniyor. Bir güç gösterisi kıvamında yere tükürüyorlar önce.. (Tükürmek sadece onlara özgü değil tabi. Herkes lama gibi tükürüp duruyor burada.) Bir yandan da ellerindeki zincirleri sallıyorlar. Tam filmlerdeki gibi… Tüm sırayı yarıp en öne geçiyorlar. Bir sorun yaşamamak için kimse onlara itiraz edemiyor 🙂 hemen biletlerini alıp gidiyorlar neyse ki.
Sonunda çabalarımıza değiyor ve A$ 50’den iki tane bilet alabiliyoruz. Aslında sonradan öğreniyoruz ki Boca Juniors bu sene sondan 3. olduğu için bilet alabilmişiz. Şampiyonluğa oynadığı bir dönemde denk gelseymişiz bilet alma şansımız olmazmış.
Biletimiz cebimizde, mutlu bir şekilde kahvaltı yapmaya gidiyoruz ve tabi ki yine pizza yiyoruz. Sonrasında stada çok yakın olduğu için tekrar Caminito’ya gidiyoruz. Bir önceki gün tezgahlar kapandığı için alamadığım küpeleri bu sefer alıyorum. 🙂 Bir de Boca forması alıyoruz kardeş olmak için. Aslında içimizde Karşıyaka formalarımız var 🙂
Maçtan birkaç saat önce stadyuma giden bütün yolları kapatıyorlar ve semtteki tüm dükkanlar kanun gereği alkollü içki satışını durduruyor. Stad etrafına sadece biletli insanlar alınıyor ve kontrol caddelerin başında yapılıyor. Böylece stadın giriş kapılarındaki yığılma engelleniyor. Rosario taraftarlarının oturacağı tarafın caddelerinden Boca biletliler alınmıyor. Uygulama çok hoşumuza gidiyor. İnsanlar ailelerini alıp maça gelmişler. Öyle söylendiği gibi tehlikeli bir ortamla da karşılaşmıyoruz.
Boca Juniors stadı
Boca Juniors ’un stadına La Bombonera deniyor, yani şeker kutusu. Tüm tribünleri çok dik balkonlardan oluştuğu için bu ismi almış. Dünyanın en ünlü birkaç stadından birisi ve 49 bin kişilik kapasitesi var. Stadın altında futbol müzesi var ama kapalı olduğu için giremiyoruz. Stadın kaldırımı boyunca eski şampiyonlukların kadroları anılmış. Hollywood’daki Şöhretler Yolu gibi her şampiyon dönemin oyuncularının adı yıldız içerisinde yerde yazıyor, Maradona da dahil. Stadın dış duvarları devasa resimlerle süslenmiş. Maradona karikatürleriyle, diğer efsane oyuncuların resimleriyle, gösterişli çizimlerle boyamışlar. Etraftaki dükkanlar ve binalar da aynı şekilde olunca, bütün mahalle sarı lacivert olmuş.
Stadın kapılarından girerken manyetik kartlarımızı turnikelerden okutarak geçiyoruz. Bileti okutmaya yardım eden o kadar çok görevli var ki.. Bir de turnikede bir sorun yaşandığında koşup gelen turnike görevlileri var. Her şey son derece düzenli işliyor. Hayranlıkla izliyoruz.
Maçtan hemen önce Fransız Felix ve Norveçli arkadaşı ile buluşuyoruz. Felix Arjantin futbolu manyağı. Onunla gitmiş olmamız iyi oluyor, bir sürü şey öğreniyoruz. Zaten maçla ilgili broşür de dağıtıyorlar. Boca’nın durumu, ileriki maçlar gibi konularda bilgiler var. Hatta rakip takıma bile 2-3 sayfa ayırmışlar. Yine bize yabancı bir uygulama olduğu için beğeniyoruz.
Tribünlerde yaklaşık 25-30 bin seyirci hazır bekliyor. Boca Juniors ligde son sıralarda ve tamamen iddiasız olduğu için bu maçta “az sayıda” (!) seyirci olduğunu söylüyorlar. Bunun üzerine biz de aramızda Türkiye’deki “büyük” (!) takımlar son sıralara oynasalar maçlarına kaç kişi gideceğini değerlendiriyoruz.
Alt tribündeki fanatikler efsane tezahüratları Dale Boca’yı söylüyorlar:
Stada giriş…
Bizim yerimiz kale arkasında en üst katta. Bu tribünde bizle beraber çok sayıda yabancı seyirci var. Herkesin elinde kameralar… Stada hayran kalıyoruz. Tribünler o kadar dik ve yüksek ki. Bizim izlediğimiz kısım apartmanların 8. – 10. katlarına denk geliyor ve çılgın rüzgar var. Koltuklar arası yükseklik fazla olduğu için televizyondan izler gibiyiz, kimse önümüze geçemiyor. Kale arkasında olmamıza rağmen her şeyi mükemmel görüyoruz. Tam altımızdaki katta Boca’nın en fanatik taraftar tayfası var. Stadın müthiş ürkütücü akustiği ve taraftarların koşulsuz ve çılgın desteği Boca taraftarına La Doce (12 numara) lakabını kazandırmış. Maç başlamadan şarkılara başlamışlar bile. Herkes ayakta, uyumlu bir şekilde şarkıları söylüyorlar ve susmuyorlar. Bu gruptaki kişiler zaten kombine kartı olan fanlar, bilet alıp girilebilen bir bölüm değil burası. Bu arada birkaç kişi Karşıyaka formamızla ilgileniyor, sorular soruyorlar.
Stadın üç tarafında balkonlu tribünler var. Bir tarafında ise dik bir bina yapısı içinde açık ve kapalı localar var. Apartman balkonlarına benziyorlar diyebiliriz. Localar duvara yapışmış magnetler gibi duruyor 🙂 Boca’da oynamış olan Maradona’nın burda özel locası olduğunu öğreniyoruz. Stadın dışı gibi içersi de tamamen sarı lacivert. Ezeli rakipleri River Plate’in renkleri kırmızı beyaz olduğu için stadın değişik yerlerindeki Coca Cola reklamlarını markanın klasik kırmızı-beyaz renklerinde değil, siyah beyaz olarak basmışlar ve bu uygulamayı Coca Cola dünyada sadece birkaç yerde yapıyormuş.
Ve maç başlar…
Maç başlıyor. Takım sondan 3. olmasına rağmen coşkuyla karşılıyorlar. Gol olduğunda aşağıdaki grubun ne yapacağını merak ediyoruz. İlk gol Rosario’dan geliyor. Rosariolular coşuyorlar. Boca grubunda değişiklik yok. Aynı coşkuyla şarkı söylemeye devam ediyorlar. Sonra Boca gol atıyor ve 1-1 oluyor. Yine bir değişiklik yok. Aralıksız 90 dk şarkı söylüyorlar. Ara ara fena coşuyorlar. Onların zıplamasından bizim tribün deprem gibi sallanıyor. Dünyaca bilinen meşhur tezahüratları “Dale Boca“yı bol bol söylüyorlar. Daha sonra maçlarda tüm Bombonera’nın sallanmasının çok bilinen ve ünlü bir şey olduğunu öğreniyoruz.
Boca golü üzerine alt kattaki fanatikler iyice coşuyor. 37. saniyeden itibaren sabitlenen kamerayla stadın nasıl sallandığını görebilirsiniz:
Son dakikada Rosario’nun attığı golle Boca Juniors 2-1 yeniliyor. Sahaya pet şişe atan birkaç kişi haricinde herkes sakin.. 🙂
Yorgun ve rüzgardan çarpılmış şekilde eve dönüyoruz. Evde Estefania biftek pişiriyor, ben de güzel bir salata yapıyorum. Keyifle yiyoruz..
Gülen & Murat
14 Haziran 2010
Not: Bu postu yayınladığımız şu anda Arjantin’in kuzeylerindeyiz ve Dünya Kupası heyecanını Arjantinliler’le beraber yaşıyoruz 🙂