ATACAMA ÇÖLÜ / ŞİLİ

Güney Amerika gezimizin masalsı kısmına geçiyoruz yavaş yavaş. İstikamet San Pedro de Atacama, yani Atacama Çölü ’nün bulunduğu kasaba, yani dünyanın en kurak yeri.

3000 metre yükseklikte sınırı geçiyoruz. Efsanevi yükseklikler için de bir intro oluyor bizim için. Pasaportları çaldırdıktan sonraki ilk sınır geçişimiz olduğu için biraz heyecan yaşıyoruz ama neyse ki sorun olmuyor.

San Pedro de Atacama kumun, tozun içine kurulmuş bir yer. Buradaki herkes turizmle uğraşıyor bir şekilde. Biraz da nasıl desem, herkes uçmuş bir halde.. Köpeklerin bile kafası güzel sanki 🙂

CIMG4245

Etrafta gezilecek çok yer var ve herkes merkezde konaklayıp her gün başka bir yere gidiyor. Her yere turla gitmek durumundasınız, toplu taşıma falan yok…

İlk durağımız tabi ki de Atacama Çölü oluyor. Burada en önemli yer Moon Valley. Dünya üzerinde Ay’ın yüzeyine ve hava yapısına en fazla benzeyen yer burası olduğu için Nasa Ay’a gönderilecek araçları burada test ediyor.

En güzel güneş batışlarından birinin de burada olduğu söylendiği için güneşi de çölde batırıyoruz. Kumullardan birine tırmanıp izliyoruz… Etraftaki kayalar renk renk bir hale geliyor.

atacama çölü

Kasabaya döndüğümüzde önce bir yemek yiyoruz. Yemek yediğimiz yerde deprem oluyor ve bizim dışımızda kimse depremi umursamıyor. Onlar için alışıldık bir olay. Zaten mekanlar ufak ahşap barakalar gibi. Sonrasında Dünya Kupası’nın finalini izliyoruz. Barda her milletten insan var. İspanya ve Hollanda oynuyor. Hollanda maçı alıyor… Dünya Kupası macerasını da burada bitiriyoruz.

Bu arada, hava o kadar kuru ki. Sadece %5 nem var. Santiago’da evinde kaldığımız hostumuz Atacama Çölü yakınlarındaki Antofagasta şehrinde çalışıyordu ve havanın kuruluğu dolayısıyla kot pantolon giyemediğini, canının acıdığını söylüyordu. Bunu biz de tecrübe ettik. Hatta o kadar kuruduk ki yüzümüz kırıştı, yaşlandık adeta.

2. günümüzde “Geysers de Tatio”ya gidiyoruz. Gayzerler belli bir saatte püskürüyor ve bu saat güneş doğuşuna yakın. Bu yüzden daha güneş doğmadan yola çıkıyoruz. Havada nem olmadığı için gündüz ve gece arasında sıcaklık farkı çok yüksek. Sabah -12 derecede yola çıkıyoruz. Çok sevimli bir rehberimiz var. Aralıksız konuşuyor. Biraz olsun ısınalım diye kahve veriyorlar ama yine de titriyoruz. Gayzerler dev püskürüyorlar.

CIMG4319

Dönüşte doğal bir termal havuzda duruyoruz. -12 derece havada Murat ve Engin o sıcak havuza giriyorlar. Havuz iyi sıcak da girerken ve çıkarken soğuktan titriyorlar. Bense onları izlerken çok eğleniyorum.

CIMG4337

CIMG4355

Kasabaya dönerken ilk lamalarımızı görüyoruz. Bir de tavşanın biraz daha değişiği bir hayvanla karşılaşıyoruz. Tavşan görünümünde fakat pofidik uzun bir kuyruğu var.

CIMG4361

CIMG4519

15-20 kerpiç ev ve bir kiliseden oluşan bir köyde duruyoruz. Burada ilk defa bir lamayı sevme imkanım oluyor ve itiraf ediyorum. Lamaların içi boş. Meğer o kadar pofidiklermiş ki, tüylerini bastırınca minicik bir hayvan kalıyor. Tüyleri aşırı yumuşak. Kısa bir süre sonra etinin de çok yumuşak olduğunu öğreniyoruz çünkü lama şiş yiyoruz.. Nefis..

lama

CIMG4497

San Pedro de Atacama’dan Bolivya’nın Sucre şehrine 4×4 jiplerle yapılan bir safari var. Bu safariye kayıt oluyoruz. Safari planında 4500 mt’de konaklama, 4800 metrelerde gezinme gibi atraksiyonlar var. Yükseklik hastalığının bizi etkileyip etkilemeyeceğini soruyoruz. “3000 mt sınırı sorunsuz geçtiyseniz bir şeycik olmaz” diyorlar. İnanıyoruz ama aslında bizi kandırdıklarını gezi sırasında öğreniyoruz.. Detaylar bir sonraki yazıda….

YORUMUNUZU BİZLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?