Atacama Çölü‘ndeyken bizi en çok heyecanlandıran şeylerden biri Bolivya’daki Salar de Uyuni Tuz gölüne 4×4 jiplerle safari yaparak gidilebildiği oldu.
Bu turu yapan şirketlerden birine gidip bilgi almak istedik. Safari sırasında delice irtifa kazanılacağı için yükseklik hastalığını düşünüyorduk. Turu satan kadın Atacama Çölü’ne karadan mı yoksa uçakla mı geldiğimizi sordu. Arantin – Şili sınırı 3000mt yükseklikte. O sınırı sorunsuz geçtiyseniz bir daha yükseklik hastalığı derdiniz olmaz, dedi ama aslında bizi kandırmış.
Turda yanımızda Engin de vardı. Kişi başı 130$ gibi bir para ödedik. 4 gün tur. Konaklama, yemek, ulaşım dahil.
İşte jipimiz ve jipteki komşularımız.
Jipteki şoförümüz aynı zamanda rehberimiz de oldu. Çok tane tane bir İspanyolcası vardı. Söylediklerini rahatça anlayabildik.
Yol boyu inanılmaz güzellikteki doğa harikalarını gördük. Zaten her yer tuz, buz, kaktüs, dağ, volkan, donmuş göl, donmamış göl, biraz daha kaktüs, biraz daha tuz, gayzer ve değişik hayvanlarla doluydu.
Hava buz gibi ama sıcak su havuzlarına girip ısınabiliyorsunuz..
Aşağıdaki kaya rüzgar sayesinde bu hali almış. Taş ağacı diye geçiyor. Arbol de Piedra.
Yolda konaklamamızı da tuzdan otellerde yaptık. 2. gece kaldığımız otel 4500mt irtifadaydı. Yan odamızdan bir elemanın ciğerine galiba emboli atmış gece. Apar topar hastaneye yetiştirdiler. En yakın hastanenin 8 saat kadar uzakta olduğunu söylemişlerdi. Neyse ki eleman sağlam bir şekilde turun son gününde geri döndü.
Buraya giden kişilerin ülke bayrakları. Türk bayrağı göremedik ne yazık ki. Bizim seyahat malum 2010 yılında idi. Şimdilerde Türk bayrağının da dalgalandığı fotoğrafları gördüm başka bloglarda.
Arada Şili – Bolivya sınırını da geçmemiz gerekti tabi. Bolivya’da Türklerden vize istemiyor. Aslında Amerika hariç bir bir ülkeye vize uygulamıyorlar.
Yemeklerimiz de tuzun üzerinde 🙂
Bu kadar tuz boş durmuyor tabi. Endüstriyel olarak da işleniyor. Uyuni şehrinden insanlar genellikle bisikletleri ile Salar de Uyuni tuz gölüne gelip tuz toplanması işinde çalışıyorlar.
Arada bir de tren mezarlığına uğruyoruz.
Gayzerlerin bir kısmı inanılmaz pis kokuyor. Bunlar sülfür gayzerleri. Nefes almak güç. Bir de irtifa 4800mt’lerde. Tam gayzerlerin üstünden hoplarken benim kalbime bir takım heyecanlar geliyor ve o andan itibaren nabzım 130’lara gelip sabitleniyor. Yükseklik hastalığı dedikleri şeyin bir kısmı bu şekilde yaşanıyor. Sonrasında günlerimi çılgın nabızlı, coco yaprağı çiğner halde geçiriyorum. Coco yaprağı kokainin hammadesi. Halk mütemadiyen çiğniyor. İşlenmediği sürece kokain etkisi yapmıyor zaten. Sadece biraz sakinleştiriyor. Bu yüzden yükseklik hastalığı için birebir.
Donmuş göllerde flamingolar. Sanki göl donduğunda bacakları buzun içine sıkışıp kalmış gibi görünüyor.
Salar de Uyuni dünyanın en büyük tuz gölü. Kuru sezonda dümdüz bir beyazlık halinde. Yağışta ise dünyanın en büyük aynası oluyor. Biz gittiğimizde kuruydu. Yine de eğlenceli perspektif fotoğrafları çekmek için birebir.
Bolca kaktüs gördük demiş miydim 🙂
Turumuz Uyuni şehrinde sona eriyor. Burada bir gece kalıp otobüsle Sucre’ye geçiyoruz. Otobüsümüz pek eğlenceli. Bagajlarımız tepeye atılıyor… Sağ kalan çantalar bizimdir 🙂
Ve Uyuni’de ilk defa yerel Bolivyalılarla karşılaşıyoruz. Fötr şapkalı, kabarık elbiseli kadınlar…
Sırtlarında hep bu bohçalar var. Çanta yerine bunları kullanıyorlar. Kimi zaman içinden bir kutu çıkıyor, kimi zaman yiyecek, kimi zaman da çocuk 🙂 Gülen
SELAM ARKADAŞLAR EŞİM YYAZINIZI OKUYUNCA HEYCANLANDI BİZ O YÜKSEKLİĞE ÇIKAMAYIS ALERJİLERİM VAR DİYOR. BİZ YAKINDA YOLA ÇIKIYORUZ LÜTFEN ÖZELDENDE OLSA 3000M İLE 4000 VE 4800M FARKINI VE BAŞIMIZA NELER GELEBİLECEĞİNİ İLK AĞIZDAN SİZDEN BİLGİLENELİM.SAYGILARIMLA.
Date: Fri, 30 Oct 2015 07:36:33 +0000
To: pinahasan@hotmail.com
Gulen 4000 mt.den sonra sorun yasadi, bende hic sorun olmadi. Doktora danismanizda fayda var bence.
Murat